Gurmelerden
Posted in

Kavurma ve çaşır mantarı Eğin’de yenir

Posted in

Bazı manzaralara hazırlıklı olamazsınız. Malatya havalimanına inmiş, Keban baraj gölüne doğru ilerliyorduk. Kızıl tepelerin yerlerini baraj gölüne doğru terkettikleri yemyeşil düzlüklere serpiştirilmiş gelincikler gözümüzü okşuyor, gölün pek mavi diyemeyeceğimiz rengini daha bir hoş gösteriyordu. Uzaklarda karlı tepeleriyle Munzur dağları yükseliyordu. Üzerimizdeki masmavi gökyüzü sabah güneşinin altında hem dağları, hem bizi kucaklıyordu. Arapgir’den sonra yol tepelere tırmanmaya başladı, Dutbeli’ni geçtikten sonra adeta bir uçurumun kenarına asılmış olan yoldan Fırat Nehri’ne doğru inmeye başladık ve Malatya’dan ayrıldıktan üç saat kadar sonra karşımıza dünyanın en güzel manzaralarından birinin eşliğinde Eğin çıktı. Dört bir yanında yükselen dağların arasında Fırat Nehri’nin açtığı yemyeşil bir vadide bir yamaca kurulmuş, mağrur, çok güzel bir kasaba.

Bizden neredeyse yüzyıl önce, 1918 yılında aynı virajda duran Kazım Karabekir Paşa günlüğüne “Eğin’in latif manzarasını İsviçre’de bile görmedim” diye yazmış. Paşanın gördüğü manzara bugünkünden daha görkemli olmalıydı. Eğin o zamanlar 40 bin civarında olan nüfusu ile önemli bir merkezdi. 1907 Salname’sinde (resmi yıllık) nüfusunun üçte biri gayrimüslüm olan Eğin’de “Ahali arasında terbiye, eğitim görmüş adamlar çoktur” diye kayıt düşülmüş. O zamanlar ilk katları taş, üst katları çok ilginç panjurlu ahşap konaklarla dolu olan Eğin daha sonra çok göç vermiş, bugün nüfusu sadece 2 bin 250 kişi kalmış. Konakların, evlerin çoğu yıkılmış, ama kasabada hâlâ o görkemli dönemi yansıtan evleri görmek mümkün. Eğin evlerinin birbirinden güzel kapı tokmakları var. Tokmaklarda altta bulunan küçük halkalar kadınlar tarafından, asıl büyük tokmaklar ise erkekler tarafından kullanılıyormuş. Bu sayede ev sahibi kapıyı çalanın erkek mi, kadın mı olduğunu anlayabiliyormuş.

Kurtuluş Savaşı’na maddi ve manevi çok katkısı olan Eğin’e 1922 yılında Gazi Mustafa Kemal’e atfen Kemaliye ismi verilmiş. Ancak yerel halk çok sayıda türküde, maniler adı geçen Eğin’e hâlâ eski ismiyle hitap ediyor. Şehrin içinden fışkıran buz gibi bir gür pınar Kadıgölü adı verilen küçük bir havuzdan hemen yanıbaşındaki Orta Camii’yi adeta yalayarak şehrin içinden Fırat’a doğru çağlayarak akıyor. Kemaliye’de su o kadar bol ki, yerliler evlerindeki, bahçeleri muslukları kapatmaya gerek duymamakla övünüyorlar.

Kavurma ve Çaşır mantarı yemeden buradan dönmeyin

Yeme içmeye gelince şehrin tek lokantası sayılabilecek Bozkurt Oteli”nin lokantasında kavurma yemeden dönmeyin derim. Kemaliye etleri ve kasaplarıyla ünlü. Ağzınızda dağılacak kadar zarif bir kavurmanın yanında sadece ilkbahar aylarında bulunabilen Çaşır mantarı da olursa kendinizi bir ziyafete hazırlamanız gerekir. Çaşır mantarı neredeyse yarım metre genişliğinde, dilimlenip kömür ızgarasının üzerine atılınca nefis oluyor. Keçi peyniri ve harika bir sarıçiçek balı eşliğinde kahvaltı ise bu kadar muhteşem bir tabiat içinde güne başlamak için ideal. Tabiat denince Kemaliye’nin kurulduğu vadiye açılan Karanlık Kanyon’dan bahsetmemek olmaz. Fırat’ın coşkun sularının binlerce yıl içinde açtığı bu kanyon 500 metrelik uçurumlarıyla dünyanın en derin kanyonlarından birisi. Kanyonun bir kenarına el emeğiyle kazılarak açılmış olan Taşyolu bir arabanın zorla geçebildiği uçurumun kenarına işlenmiş 10 km uzunluğunda bir yol. Her virajda yüreğinizin ağzınıza gelmesini istemiyorsanız, kanyon boyunca harika bir bot gezisi de yapabilirsiniz. Buralar baraj gölünün bittiği yerler olduğu için su oldukça durgun, tabiat ise alabildiğine vahşi.

Kemaliye’ye gitme nedenleri bu doğa harikası vadi, iyi korunmuş ahşap evlerle dolu “Tarihi Kentler Birliği” kurucusu bir kasaba ve doğa harikası bir kanyondan ibaret değil.

Fırat vadisine bakan yamaçlara serpiştirilmiş köyleri Kemaliye’dekiler kadar güzel evlerle dolu. Bütün vadiye hakim olan Sırakonak köyünden Apçağa köyüne yapacağınız bir saatlik bir yürüyüş hayatta olup nefes alabildiğiniz, bu kadar güzel bir ülkede yaşadığınız için şükretmenize yetecektir. Bir yandan vadinin karşı tarafında kayaların üzerine kartal yuvası gibi konmuş evleriyle Bahçe Mahallesi dikkatinizi çekerken, öte yandan önünüzde uzanıp giden çiçeklerle dolu patikadan ve uzaklardaki dağlarının karlı tepelerine uzanan panoramadan gözlerinizi alamayacaksınız. Ama dedim ya, bazı manzaralara hazırlıklı olamazsınız.

Teoman Hünal

Kaynak: Gazete Vatan