Gurmelerden
Posted in

Güney Amerika’nın binbir lezzeti: La Paz

Arjantin tarzı dürüm olan empenada ya da Şili’nin en sevilen yemeklerinden pastel de choclo’yu merak edenler için artık İstanbul’da bir adres var. Tünel’deki La Paz‘da Latin Amerika ülkelerinin yemekleri yapılıyor.

Koca İstanbul’da etnik mutfakların tek bir Çin, bir adet Rus, bir de Türkleşmiş İtalyan restoranıyla temsil edildiği dönemden bu yana yarım yüzyıl geçti. Artık İstanbul’da pek çok ülkenin mutfağını bulmak mümkün. “Daha ne kaldı?” diye merak ediyordum. Meğer kalmış. Orta Amerika’dan Güney Amerika’ya uzanan yarı kıtadaki altı ülkenin içki ve yemeklerini sunan, Bolivya’nın başkenti La Paz’ın adını taşıyan bir mekanın Tünel meydanında açıldığını duydum. Burası küçük bir binanın asansörle çıkılan ilk katında. Tavanda, Küba barlarına özgü tek motordan güç alarak çalışan iki vantilatör dönüyor. Zemin, puro sandıklarını andıran, üzeri damgalı parkelerle kaplı. Burayı önce yabancılar keşfetmiş olmalı, gittiğimde İspanyolca konuşan iki genç kadın yemek yiyordu. Barda sunulan kokteyllerin hemen tamamı Orta ve Güney Amerika’ya aitti ve tek Şili şarabı bulunduruluyor, o da kadehle servis ediliyordu. Güler yüzlü işletmeci, Şili’de yaşayan Arjantinli bir aşçının mutfağı yönettiğini, yeni açılan restoranın sahibinin, Güney Amerika’yı iyi tanıyan bir mühendis olduğunu ve yemeklerin genellikle ülkelerin halk mutfağından seçildiğini söyledi. Türkçe ve İspanyolca hazırlanmış menüde toplam altı yemek ya da salata çeşidi vardı. Her birinin ismiyle fotoğrafının altında hangi ülkeye ait olduğu, varsa öyküleri yer alıyordu. Örneğin ‘empenada‘ isimli Arjantin yemeğinin ‘ekmeğe sarılı’ anlamına geldiğini, bizim bildiğimiz dürümün, İspanya’ya, buradan da Latin Amerika’ya ulaştığını okuyorsunuz.

MENÜNÜN JOKERİ MISIR
Pastel de choklo ise Şili’nin en sevilen ev yemeklerindenmiş. Aztek dilinde mısır hamuru anlamına gelen bir sözcükten adını alan Bolivya’nın tamales’i ise çeşitli malzemelerin mısır yaprağına sarılıp pişirilmesiyle ortaya çıkmış. Küba’nın camarone’si orijinal tarifine sadık kalınarak hazırlanmış bir karides yemeğiymiş. Peru’nun aji de gallina adlı yemeğine gelince; bu patates yemeği, Aztekler döneminde çeşitli kuş türleriyle pişirilirken, 17. yüzyıldan bu yana Fransızların etkisiyle tavukla hazırlanıyormuş. İşletmeci, Venezuela’nın aretası’nın mısır ile yapılan ve günün her saati yenilen bir tür börek olduğunu, dünyanın bir numaralı palmiye üreticisi Kostarika’nın el salda choclo i palmito adlı salatasının ise palmiye ağaçlarının iç kısımlarından elde edilen bir malzemeyle hazırlandığını anlattı. El Salvador’dan da mangolu bir salata vardı menüde. Kırmızı fasulye, kıvırcık salata, pirinç ve mango sosundan oluşuyordu. Brezilya’nın menüye katkısı ise ananaslı bir salataydı. Nikaragua’dan flan de coco, dünyanın en çok muz üreten üçüncü ülkesi Ekvador’un magdalena de platana’sı, Kolombia’nın kakolu budin de palm’ı ise menünün tatlılarıydı. Ben empenada, pastel de choklo, camarone, tatlı olarak da flan de coco yedim. Yemekte bir Meksika birası yudumladım. Yemekler çok lezzetli ve boldu. Restoran kendi kahvelerini ithal ediyormuş. Usta bir barista olan işletmeci, bana özgün aromalarını çok iyi yansıtan bir El Salvador kahvesi hazırladı. Kuşkuyla geldiğim bu restorandan gerçekten mutlu ayrıldım. Kokteyllerini tatmak ise gelecek sefere kaldı.

Deniz Erbil

Kaynak: Sabah Gazetesi