Mekanlardan
Posted in

Lezzet kaşifleri Karaköy’de

Posted in

Lezzet Kaşifleri bu hafta İstanbul’un mutena lezzet köşelerinden Karaköy’de keşifteydi. 45 liralık bütçeleriyle esnaf lokantalarından kebapçılara, baklavacılardan ekmek arası balıkçılara rotalarını takip etmek isteyenler için yazdılar.

Karaköy, İstanbul’un çok önemli merkezlerinden biri desek hatalı olmaz herhalde. Osmanlı’nın en önemli finans merkezi şimdilerde İstanbul’un en büyük ticaret ve ulaşım merkezlerinden biri. İsmini, bu bölgede yaşayan Karai Yahudilerinden alan semt, gastronomi açısından da çok zengin. Malum bu kadar ticaretin yapıldığı bir yer, sabah, öğle ve akşam yemeklerinde en iyi şekilde ağırlamak zorunda sakinlerini. İstanbul’un tarihi bölgesi olması nedeniyle, sakinleri dışında, ziyaret eden binlerce yabancı ve yerli turistin de beğenisini kazanmış durumda.

Bu hafta Karaköy’ün gastronomik zenginliklerini ortaya çıkarmak istedik.

Karaköy Lokantası
Semtin en ünlü yeri burası… İçeri girdiğinizde müziği ve atmosferiyle modern bir esnaf lokantasına adım attığınızı hissediyorsunuz. Modern esnaf lokantası diyoruz; çünkü caz çalmasına rağmen, cam sürahide suyu, masasında beyaz örtüleri, desenli parkeleri ve ahşap sandalyeleriyle tam bir esnaf lokantası burası. Öğlenleri Karaköy esnafı, bölgede çalışan insanlar ve yabancı turistlerin uğrak yeri olurken, akşamları da lezzetleri ve atmosferiyle eşsiz sohbetlerin ortak noktası. Favorimiz domates soslu pilavın üzerine bol tavuk konularak yapılan tavuklu pilav. Mekan güzel, lezzet şahane, fiyatı da 9 TL.

Güllüoğlu
‘Dünyaya en tatlı anları yaşatan yer’ olarak tanımlıyorlar kendilerini. Başka yerde şubeleri yok maalesef… İstanbul’un yerlisinden çok yabancı turistlerin uğrak mekanı olunca, eşsiz baklava ve börekler buradan dünyaya tanıtılıyor. Baklava hastası bizler için en iyi tercih fıstıklı olan. Yarım porsiyon sipariş veriyoruz, maliyetinden değil yanlış anlamayın! Sadece kilo alma limitimizi zorlamak istemiyoruz. Üç adet kıtır kıtır baklava bulunuyor yarım porsiyonunda. Çatalı daldırdığınızda o çıtır çıtır sesi duymak ve ağzınıza götürdüğünüzde, dilinizde bal gibi şekeri hissetmeniz bir ömre bedel… Daha ne olsun! Bu mutluluğun fiyatı da sadece 3,9 TL. Bu kadar şeker alınca bünyeye, insan susuyor haliyle. Suyu sebilden istediğiniz kadar alabilirsiniz, hizmet ücretsiz. Bu arada baklavalardan yapılmış Atatürk ve Fatih Sultan Mehmet portrelerinin yanı sıra Türk bayrağı da etkiliyor görenleri.

Köşkeroğlu Lokantası
Köşkeroğlu Lokantası da Karaköy’de Güllüoğlu ile aynı binada yerleşik; hatta tam arkasında kalıyor. Onlar da Antep’ten gelmiş İstanbul’a. Lokanta iki kısımdan oluşuyor; bir tarafı tatlı bölümü, diğer tarafı her türlü kebabın yapıldığı bölüm. Saydık, tam 22 adet kebap çeşidi var. Aralarından fındık lahmacunu seçiyoruz çünkü buraya özel… Fındık lahmacun küçük olunca iki adet sipariş veriyoruz. İkisi 4 TL. Mis gibi kokan bol kıymalı lahmacunlar masamıza geliyor, yanında da limon ve maydanozlu garnitürümüz. Fındık lahmacunun abisi olan normal lahmacundan sonra bir de sarımsakla yapılan ve her iki lahmacundan da büyük olan Antep ve Başpınar lahmacunlarının de mönüde olduğunu öğreniyoruz. Sarımsaklıları muhakkak denemek lazım… Bu kadar acı üzerine şekeri ve sütü son derece kıvamında olan, hafif mi hafif sütlü Nuriye’den bir porsiyon almanızı kesinlikle öneririz. Biz onun tadına doyamadık. Tadında kaybolabileceğiniz bu mucize tatlının da porsiyonu 5 TL.

Beşaltı Kirvem
Avuç içi kadar bir yer tabiri caizse. Yazın masaları dışarı atınca sokağın en renkli mekanı oluveriyor. Tantunisi mis gibi… Yağı ve siniri ayıklanan etler, sac üzerinde, domates, toz biber, tuz, sumak, pul biber ve çeşitli baharatlar katılarak kızartılıyor. Arada su da katılıyor ki sacın sıcaklığı dengeli olsun; bir de ete sarılacak ekmeği ve lavaşı yumuşatmak gerekiyor. Tantunileri aslen Mersinli olan Ahmet Usta yapıyor. Ekibin çoğunluğunun Mersinli olduğunu öğreniyoruz bu ılık akşamüstü sohbetinde. Akşam 20.00 gibi kapanan mekanda tattığımız 6 TL’lik dürümler halinde dizilen tantunilerimize doyamıyoruz. Isırık aldıkça, daha çok istiyor insan.

Galata Simitçisi
Karaköy’ün içlerine doğru yol alırken simit kokularına kendimizi kaptırıyor, Galata Simitçisi’nde alıyoruz soluğu. İçeride konuşurken öğreniyoruz ki, bu güzel koku aslında taş fırında hazırlanan kandil simidine katılan mahlepten geliyor. Ayrıca, vitrinde dekoratif bir eşya gibi duran ve dev bir kutuya benzeyen ahşaptan yapılmış aletin de un öğütme makinesi olduğunu öğreniyoruz. 30 senedir Karaköy’de nefes alan bu şirin simitçi, İstanbul Simitçiler ve Un-İş Odası Başkanı Zeki Sami Özdemir’e ait. İçeride bizi karşılayanlar da oğlu Emir ve kardeşi Mehmet Amca. İçerisi kadar sohbetimiz de sıcak. Susamın faydalarının anlatıldığı postere takılıp kalıyoruz. Kalp hastalıklarından kolesterole, tansiyondan yorgunluğa kadar, her derde devaymış. Bu arada fırından yeni çıkmış kandil simitlerini teker teker tatmayı ihmal etmiyoruz. Lezzetine diyecek yok, fiyatı da lezzetli; sadece 1 TL veriyoruz. Bunun yanında, içerde fındıklı ve üzümlü kekler, zeytinli açmalar da taze taze, sıcak sıcak bize bakıyor. Onlardan da dayanamayıp birer ısırık alıyoruz.

Karabatak
İstanbul’un en iyi tasarıma sahip kafelerinden biri diyebiliriz Karabatak için. Zira içinde kocaman bir traktör bile var; giderseniz şaşırmayın! 100 yılık bir bina içerisine kurulan Karabatak Kafe, eski bir torna atölyesinden şimdiki haline dönüştürülmüş. Özel tasarım sandalye ve koltukları, kahve kokan ana salonu, desen desen parkeleri ve saksılar içinde duvarlarına konulmuş renk renk çiçekleriyle bizi dünyanın farklı noktalarına götürüyor sanki. Mekanın mozaik pastaları etrafa nam salmış. 9 TL’ye bir adet sipariş veriyoruz. ‘Kahvesiz olmaz’ diyor ve dinlenme mekanı olması yönünde karar kıldığımız bu kafede bir tane de cafe latte alıyoruz pastanın yanına. Ama buzlusundan… Toplam maliyet 16 TL. Bir de öğrenciler için ‘yellow box’ kategorisi var. Fiyat ne olursa olsun, bu kategorideki ürünlere öğrenciler gönüllerinden ne koparsa onu ödüyor. Paso veya öğrenci kartı göstermek kaydıyla elbette…

Karaköy Balıkçıları
Tam Karaköy’den ayrılmak üzereyken saat 19.30 civarında Galata Köprüsü’nün yanı başında sokak balıkçıları karşılıyor bizi. Mangal üzerinde balığın çıtırdama sesinde, buram buram esen denizle karışan ızgara balık kokusuna dayanamıyoruz. Seyyar Balıkçı Hacı, Muzaffer ve Mehmet Abiler ile tek tek sohbete başlarken bir porsiyon bol soğanlı uskumrulardan sipariş veriyoruz. Ekmek arası uskumrunun bir porsiyonu 5 TL. Lezzet kaşifleri olarak, gecenin finalini de Karaköy gibi güzeller güzeli bir liman semtinin namına yaraşır şekilde balık ekmekle yapmanın haklı gururunu yaşıyoruz!