Mekanlardan
Posted in

Balık sofralarının seçkin adresleri: Angel

Angel Balık Restoranları, 1991 yılında Angel Group Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yusuf Köksal ve kayınpederi olan Angel Group Yönetim Kurulu Başkanı Osman Ör tarafından açılmış…

Üsküdar’da Angel Salacak ile başlayan hikâye, balık keyfi ve kültürünü zenginleştirerek Baltalimanı Angel Blue ve Tuzla Angel Mercan restoranlarında vuku bulmaya devam ediyor. Deniz ürünlerinin en doğal ve en taze hallerinin sunulduğu, nefis soğuk ve sıcak mezeleri, konuklarını Angel tutkunu yapan ana balık mönüleri… Balık severlere lezzet şöleni yaşatma amacıyla farklı yaklaşımlar ortaya koyan Angel Restoranlarının uzman şefleri, maharetlerini ustaca sergileyip enfes tatlar yaratıyor. Yaratılan bu tatlar ise eğitimli ve uzman servis kadrosu tarafından konuklara sunuluyor. Angel restoranları, sadece deniz ürünleriyle değil zengin şarap mönüsüyle de konuklarının damak zevklerine hizmet ediyor. Angel ile başlayan serüven Chilai‘nin eklenişiyle büyüyerek devam ediyor. Food in Life dergisi bu hikâyeyi Angel Group Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yusuf Köksal ile konuştu…

1991 yılında hem kendileri hem de diğer insanlara kaliteli bir balık keyfi yaşatmak amacıyla Angel Salacak’ı açtıklarını dile getiren Yusuf Köksal, sonrasında bu lezzeti ve kaliteyi Baltalimanı Angel Blue ve Tuzla Angel ile devam ettirdiklerini söylüyor. Angel Salacak konuklarını denizin kıyısında ağırlıyor. Angel Blue ise Baltalimanı’nda Boğaz’ın zarafeti altında balık ve meze kültürüne taptaze bir soluk getiriyor. Angel Restoranlarının son halkası ise Angel Mercan… Tuzla’da bulunan Angel Mercan’da Prenses Adaları ve muhteşem deniz manzarası eşliğinde akşamlar keyfe dönüşüyor adeta…

“Deniz görmeyen yerde balık restoranı olmaz”
Angel Blue ve Angel Mercan denizin kıyısında konumlanırken, Angel Salacak deniz kıyısının karşı tarafında kalıyor. Fakat Angel Salacak, denize ve kız kulesine hâkim bir konumda yer alıyor. Yusuf Bey bununla ilgili şöyle diyor: “Balık restoranları denizin üzerinde ya da denizi gören bir yerde olmalı.” Öyle ki kendilerine alışveriş merkezlerinden de çok teklif geldiğini fakat konum itibariyle kabul etmediklerini de sözlerine ekliyor…

Sıradan bir balık restoranı değil…
Yusuf Bey, Angel Restoranlarının sıradan balık restoranları olmadığını üzerine basa basa vurguluyor. Bu üç restoranında konseptlerindeki en büyük özellik, denizin üzerinde olmaları… Angel Restoranlarında sıradan bir sunum değil, fine dining tarzı sunumlar yapılıyor. Bu konuyla ilgili olarak: “Eski tarz balıkçılar gibi değil” diyor Yusuf Köksal ve devam ediyor: “ Angel Restoranlarında ara sıcak ve meze çeşitlerimiz çok çeşitli. Bunu hiçbir balık restoranında bulamazsınız. Ayrıca 100’e yakın şarap çeşidimiz mevcut.”

Angel Restoranlarında balık keyfinin yanı sıra içli köfte de mönüdeki lezzetlerden… Karideste levrek sarma, tuzda balık, külbastı da Angel’ın spesiyallerinden. Angel Restoranlarında balıklar günlük olarak geliyor ve mönüde mevsim balıkları yer alıyor. Örneğin levrek… Angel’da leziz bir levrek çiftlik değil deniz levreği olarak geliyor. Bu konuda oldukça titizler. Mönüde 18 çeşit meze ve 60 çeşide yakın ara sıcak mevcut. Masalardan, bardak ve çatallara kadar bir balık restoranı gibi değil de fine dining tarzında hizmet veriyorlar. Ayrıca Angel Restoranlarında misafirler mutfağı istedikleri zaman kurallara uygun olarak gezebiliyor.

Balık ve şarap uyumu!
Angel Restoranlarının hepsinde aynı lezzeti ve kaliteyi bulmak mümkün. Çünkü hepsinde mönü aynı… Yusuf Köksal, Angel Restoranlarının kitlesi hakkında ise şöyle konuşuyor: “Angel’ın misafirleri sabittir. Belli bir yaşın üzerini geçmiş bir kitlenin rağbet gösterdiği bir yer. İnsanlar bir yerde balıkçı açılmış gidip deneyelim demek yerine, ben balığımı devamlı gittiğim kaliteli bir yerde yemek istiyorum diyor.”

Türkiye’de son yıllarda şarap kültürünün arttığından bahseden Yusuf Köksal, Angel Restoranlarında da bu kültürün epeyce yerleştiğini söylüyor ve ekliyor: “Angel Blue’da 50 masa varsa bunun 45’inde balığın yanında şarap içiliyor. Bu da benim hoşuma gidiyor.” İlk zamanlarda Angel Restoranlarının mönüsüne şarap eklediklerinde ‘Balık restoranında şarap olur mu?’ şeklinde tepkiler alırlarken, şimdilerde bu soruların tamamen bittiğini ve insanların balık yanında şarabı oldukça benimsediğini ekliyor sözlerine…

Angel Restoranlarının ardından Chilai…
Angel Salacak, Angel Blue ve Angel Mercan’ın ardından 2011 senesinde yine Angel Group bünyesinde Chilai hizmete başlamış. Group Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yusuf Köksal, Bebek’te denize sıfır konumlanan Chilai’yi ilk etapta balık restoranı olarak açmayı planladıklarını fakat daha sonra Angel Restoranlarının başarısının ardından farklı bir alanda deneyim kazanmak istediklerini ve bunun üzerine Chilai’yi farklı bir konseptte açtıklarını söylüyor. Bebek’te kafe-bistro tarzında büyük bir yere ihtiyaç olduğunu ve bunu da Chilai’nin karşıladığını açıkça ifade eden Yusuf Bey, Angel Restoranlarındaki başarıyı Chilai’de de yakaladıklarını bildiriyor. Chilai’nin ilk katı bistro konseptiyle çıkıyor karşımıza. İkinci kat ise insanların toplantı yapabilecekleri aynı zamanda yemek yiyebilecekleri bir yer olarak tasarlanmış. Üç ve dördüncü kat ise fine dining konseptinde…

Chilai’nin isim babasının kendisi olduğunu söyleyen Yusuf Köksal şöyle diyor: “Biz burayı satın aldığımız zaman Bebek semtiyle ilgili araştırma yaparken Chilai’nin Bebek semtinin 2000 yıl öncesi tarihteki ilk ismi olduğunu öğrendik. Biz de bu sebeple Chilai’nin çok uygun olabileceğini düşündük.”

Üst katı fine dining olarak tasarlanan Chiali’de 300’e yakın şarap çeşidi bulunuyor. Misafirler toplantıya geldiklerinde ikinci katı, akşam yemeklerinde üçüncü katı ve daha hareketli dakikalar geçirmek istediklerinde giriş katı tercih ediyorlar. Chilai, ayda yaklaşık olarak 20 bin misafir ağırlıyor. Türk mutfağından örneklere ağırlık verilen Chilai’de eski tatlara yeni yorumlar kazandırılıyor…

“Sushi konusunda bir numarayız”
Chilai’nin bistro katında gece saat 22.00’den sonra kulüp tarzına dönüş yapılıyor. Giriş katın geceleri belli bir saatten sonra kulüp tarzına dönüşmesi diğer katları etkilemiyor. Öyle ki ses sistemi buna göre dizayn edilmiş, giriş katta çalan müzikler bir üst ya da bir alt katlara kesinlikle geçmiyor. Kısaca Chilai’de aynı anda hem fine dining hem de gece kulübü tarzı yaşatılabiliyor. Giriş ve diğer katlardan söz ederken Chilai’nin teras katının da oldukça kıymetli olduğunu öğreniyoruz. Yaz partileri için aranan bir yer olduğunu söylüyor Yusuf Köksal… Ayrıca teras katı da fine dining bölümünün devamı olarak hizmet veriyor. Chilai’yi diğerlerinden ayıran bir diğer özellik ise sanat galerisinin bulunması. Evet, yanlış duymadınız Chilai’nin içerisinde mini bir sanat galerisi yer alıyor…

Konseptiyle fark yaratan Chilai’nin mutfağında Türk damak tadına uygun örneklere yer veriliyor. Bilindik soslar ve malzemeler fakat farklı pişirme teknikleri Chilai’nin en büyük farkını oluşturuyor. Kırmızı et, beyaz et, pizza çeşitleri ve makarnalar konusunda kendilerine özgü pişirme teknikleri ve sunumları bulunuyor. Özellikle Dil Balığı Şiş, Bonfile Şiş misafirlerin en beğendikleri arasında yer alıyormuş. Yusuf Bey konu mutfaktan açılmışken, sushi konusunda İstanbul’da en iyisi olduklarını açıkça ifade ediyor. Uzakdoğulu şeflerin hazırladığı sushi, yine misafirlerin çok beğendiği lezzetler arasında.

“İstanbul’da bizim konseptimizde başka restoran yok”
Bu kadar güzel yemeğin dışında bar bölümü de sürekli kendini yeniliyor. Özellikle mojitolarının çok beğenildiğini öğreniyoruz. Chilai’de 2 Sommelier bulunuyor. Gelen misafirlere şarap ve yemek uyumu konusunda yardımcı olan Sommelierler sayesinde misafirler de şarap kültürünü daha yakından tanıma fırsatı buluyor. Türkiye’de birçok kaliteli restoranın bulunduğunu fakat kendilerinin de Chilai ile çok kısa zamanda bu restoranların arasına girmeyi başardıklarını söylüyor Yusuf Köksal ve iddialarını ortaya koyuyor: “ İstanbul’da bizim konseptimizde başka restoran yok.”

Yusuf Köksal, son olarak Angel Group bünyesinde bulunan 4 restoran gibi deniz gören yerlerde lokasyon bulmadıkları sürece yeni yerler açmayacaklarını da açıkça ifade ediyor…

Kaynak: Food in Life Gastronomi Yayınları