Mekanlardan
Posted in

Arnavutköy’de bir Maviş

Posted in

İstanbul’da keşfedilecek öyle çok yeni yer var ki! Onlardan biri de Maviş… Arnavutköy’de karakolu biraz geçtikten sonra ikinci sağdan içeri girip biraz ilerlerseniz size kendinizi İtalya’nın o küçücük ve şahane meydanlarından birine gelmiş gibi hissedeceksiniz. Eşsiz mimarisiyle sağda yükselen Rum Kilisesi ve karşısında yepyeni, keşfedilmeyi bekleyen bir küçük lezzet ve keyif durağı… İlk önce orayı cazibe merkezi yapan en önemli özelliğini söyleyelim sonra hikayesini anlatırız…

Maviş’te en iyi malzemelerle üretilmiş ev yapımı kahvaltı ve öğle yemeği bulacaksınız, üstelik inanamayacağınız fiyatlarla! Şimdi gelelim Maviş’in hikayesine… Burası mesleklerinde başarılı iki kadının, sinemacı Canan Evcimen ve iletişimci Visal Cumalı’nın insanın girer girmez içini ısıtan projesi…Maviş aslında başrol oyuncusu

Bu projenin hayata geçiş hikayesi ise şöyle: Birkaç arkadaş 12 Eylül üzerine hazırlanan, yakın zamanda çekecekleri film projesi için sık sık bir araya gelirler. Bu buluşmaların ilkinde düz ayak bir kafeye gitmeleri şart olur. Çünkü Visal (Cumalı) ayağını kırmıştır. Canan (Evcimen) ise arkadaşlarının isteklerini kıramayıp uzun sürecek toplantı için bazı atıştırmalıklar hazırlar. Düzayak ve onları ellerinde atıştırmalıklarıyla kabul edecekleri tek adrese, bir arkadaşlarının kafesine giderler. Orada saatler boyu oturup rahatsız edilmeden lezzetli bir şeyler atıştırarak çalışmanın keyfine varırlar ve “Ya keşke bizim de böyle bir kafemiz olsa, arkadaşlarımız gelse gitse, ev yapımı bir şeyler ikram etsek” diye düşünürler. Aşçıları da bellidir: Canan! Çok kısa bir süre sonra, hayatı boyunca arkadaşlarından yemek üzerine bir yerler açması gerektiği yolunda espriler duymuş olan Canan Evcimen, bu fikrini Arnavutköy’de tasarım kıyafetler satan butik sahibi arkadaşı Meral Cebecioğlu’na açar. Meral Hanım doğru adrestir ve her şey onları tek bir noktaya sürüklemektedir. Çünkü Meral Hanım’ın ilk söylediği şey şudur: “Ben zaten bu butiği boşaltıyorum. Gel, istediğin kafeyi aç, hayalini gerçekleştir. Hatta benim kıyafetlerimi bir köşede satarsın. Hem kafe hem butik ne hoş olur!”

Anne yemeği gibi…

Daha o gün karar verilmiştir, bu kafe-butik açılacaktır! İş kafenin adını koymaya gelir. Ve kafenin ismi, ekibin üzerinde çalıştığı sinema filminin ana karakteri ‘Maviş’ olur. İşte o Maviş, bugün Arnavutköy’de çok sinematografik bir köşede açıldı bile… Rum Ortodoks Taksiarhi Kilisesi’nin hemen karşısında, Teyyareci Suphi Sokak üzerinde. Boğaz kokusu eşliğinde kahvaltı etmek, öğle yemekleri yemek için çok huzurlu bir küçük meydan burası. Maviş’te gün, sabah 8’de kahvaltıyla başlıyor. Kahvaltıda neler yok ki? Üç çeşit yöresel peynir, iki çeşit Ayvalık zeytini, mevsimine göre ev yapımı reçeller, halis Datça balı, üzerinde zeytinyağı gezdirilmiş közlenmiş patlıcan, biber, kabak. Tadanın “Anne elinden çıkmış gibi” dediği, peynir, maydanoz ve yumurtayla hazırlanmış Maviş ekmeği. Yanında mis gibi pancake. Çay sınırsız. Dileyen kahvaltıda sahanda sucuklu yumurta, menemen, omlet de yiyebilir, burada onların da alası yapılıyor. Ben öyle kolay doymam derseniz tabii, çünkü kahvaltı tabağı tek kişilik olsa da 2 kişiye rahatlıkla yetiyor. Ve bu kahvaltı tabağında yer alan bütün yiyecekler özel yerlerden geliyor. Mesela beyaz peynir Ezine’den, tel peynir Trabzon’dan,kekik ve salça Adana’dan… Maviş, sabah atıştırmalıkları için olduğu kadar, uzun hafta sonu kahvaltıları için de ideal kısacası.

Arnavutköy Maviş’te öğle servisi için hazırlanan yemeklerin ilk özelliği az miktarda yapılıyor olması. Her şey günlük, kıvamında ve çok lezzetli. Yemeklerde has Ayvalık zeytinyağı ve tereyağı kullanılıyor. Her gün bir çeşit çorba mutlaka var. Fransızlar’ın meşhur soğan çorbasından tutun da, Anadolu’nun anakızlı, yayla çorbasına kadar pek çok çeşit her gün dönüşümlü olarak hazırlanıyor. Maviş’te her gün en az iki çeşit ana yemek bulunuyor. Yemekler tavuk, yağsız kuşbaşı et ve kıymadan yapılıyor. Canan ve Visal Hanım, her gün en az üç çeşit zeytinyağlı yemek hazırlıyor. Sebze yemekleri mevsimine göre yapılıyor. Ege usulü yapılan zeytinyağlıların şekeri çok iyi ayarlanmış, sebzenin tadı damağınızda kalıyor. Şu sıralar mandalinalı pırasalı kereviz, zeytinyağlı bakla en sevilen zeytinyağlılar. Ancak Maviş’in en ilgi gören tatları salataları. Salata deyince aklınıza yeşilliklerle dolu, içerisinde hiçbir şey olmayan bir tabak gelmesin. Kayısı, ceviz, yaban mersinli buğday salatası adeta doyurucu bir ana yemek. Rengarenk biberlerle yapılan maş fasulyesi salatası ve sirkeli pancarlı mercimek salatası o kadar sevilmiş ki, gün sonuna kalmıyor, yiyen tarifini soruyor. Yani Maviş’te bu salata meselesini es geçmemek gerekiyor… Tatlılara gelince… Canan Hanım’ın keşkülü, revanisi, ev yapımı brownie’si ve elmalı payı çok beğeniliyor. Şekeri iyi ayarlanmış, önce gözlerinizi sonra sizi doyuracak porsiyonlardaki tatlıları mutlaka denemelisiniz. Maviş’te ısmarladığınız ama yiyemediğiniz her şeyi dilerseniz evinize paket yaptırıp götürebilirsiniz de…

Özel günler için sipariş alıyorlar

Canan ve Visal Hanım doğum günleri, özel kutlamalar için de siparişler almaya başlamışlar. Maviş’in en şahane özelliği ise bu harika yemekler ve atmosfer için çok uygun rakamlar ödüyor olmanız: Çorbalar 4, zeytinyağlılar 8, ana yemekler 9, salatalar 5, büyük salata 7, tatlılar ise 5 TL.

Öğleden sonra kek, kurabiye…

Maviş’te öğleden sonra da hareket bitmiyor… Etrafı kek, börek kokuları sarıyor. Koku, civardan geçenleri adeta içeri davet ediyor. Çay, kahve saati atıştırmaları çevredeki ev hanımlarının gözdesi. Ama çok sürmez yakında tüm Arnavutköy ve civarı Maviş’in müdavimi olur, söylemedi demeyin. Kadınlar evde hazırlamak yerine Maviş’in ev yapımı tatlarını misafirlerine ikram etmeyi tercih etmeye başlamışlar bile. İş çıkışı Maviş’e uğrayanlar da yok değil. Günün zeytinyağlılarından veya ana yemeklerinden kalan varsa paketletip evde akşam yemeği hazırlama derdinden kurtulmak için. Maviş henüz akşam yemeği servisi yapmıyor. Ama bizce bu gidişle mutlaka Canan ve Visal Hanım sosyal yaşamlarından fedakarlık edip akşamlarını da Maviş’te geçirmeye başlayacak. Hem zaten onlar değil miydi; “Bir yerimiz olsun, arkadaşlarımız da gelsin, uzun uzun masalarda oturup güzel şeyler yiyip tatlı tatlı muhabbet edelim” diyen, bundan iyi fırsat mı olur?

Kaynak: Posta Gazetesi