Türk-Osmanlı Mutfağı

Eşraf Lokantası

Bakırköy Florya’da Türk mutfağının geleneksel lezzetlerini büyük bir ustalıkla sunan bir mekan Eşraf Lokantası Osmanlı Mutfağı.

Kurucusundan aşçılarına uzun bir tarihe ve tecrübeye sahip olan restoran, web sitesinde şöyle tanıtılıyor:

“Yemeğin Lezzet-i Müessesesi…
Gümüşhane’nin Kelkit ilçesi Pekün köyünde dünyaya gelen Mustafa Özer, 1930’lu yılların başında, daha çocuk yaşlardayken İstanbul’a gider. Bazı lokantalarda çalışıp ustalaştıktan sonra 1942 yılında Osmanlı-Türk mutfağının tartışılmaz lezzeti Eşraf Lokantası‘nda aşçıbaşı olur.

Kuzine fırınların üzerinde odun ateşiyle desteklenerek (Maşinga) pişirdiği Osmanlı-Türk mutfağının vazgeçilmez lezzetlerini İstanbul’lulara sunar. O dönemin ünlü isimleri de Eşraf Lokantası‘nda aşçıbaşı Mustafa Özer’in lezzet müdavimleri olmuştur.

1968 yılında akrabalarının yoğun olduğu Trabzon’a gider. Burada Yeraltı Lokantası’nı daha sonrada Piknik Lokantası’nı hayata geçirir. Karadeniz mutfağının geçerli olduğu Trabzon’da Osmanlı-Türk mutfağını sevdirir. Bu lokantada Trabzon Valisi, Mehmet Ali Yılmaz, Sadri Şener, Ali Osman Ulusoy gibi bir çok tanınmış isim lezzet müdavimlerinin arasına katılır. 1993 yılında Hak’kın rahmetine kavuşur. Oğlu Ahmet Özer babasının yanında Osmanlı-Türk mutfağının tüm inceliklerini öğrenmiş ve ustalaşmıştır. Baba mesleğini, lezzetinden hiç bir şey kaybettirmeden devam ettirir.

Aşçıbaşı Ahmet Özer “Babamın yanında 15 sene çalıştım, yemek çeşitleri bitmedi”der. Trabzon’da ki ünlü lezzet aşçısının müdavimlerinden olan Metin Uçar bu mükemmel lezzetleri herkese tattırmak ve Osmanlı-Türk mutfağının gerçek lezzetlerinin kaybolmasını önlemek için aşçıbaşı Ahmet Özer’i İstanbul’a davet eder.

Şimdi kimliği yenilenmiş ama lezzeti aynı Eşraf Lokantası‘nda, kuzine fırınlarda odun ateşiyle destekli, Osmanlı-Türk mutfağının doyumsuz lezzetlerini diğer aşçılarada aktarıyor. Bu Lezzet-i Müessese nesilden nesile aktarılarak gelen lezzetleri sizlerin beğenisine sunuyor.

Peki neden Osmanlı ve Türk mutfağı?
Osmanlı ve Türk mutfağının zenginliği, 3 kıtaya yayılan bir devletin bu topraklardaki ve denizlerdeki her türlü besin maddesinden faydalanmasından ve değişik insan topluluklarının beslediği bir kültür mozaiğinden ibaret olmasından ileri gelir.

Osmanlı ve Türk mutfağında beslenmeyle, sağlık arasında yakın bir ilişki vardır. Bu anlayış, Osmanlı’ların da kullandığı geleneksel İslam tıbbından kaynaklanmaktadır. İnsan vücudun da denge lazımdır. Bu dengenin bozulması hastalığa yol açar. Bu dengeyi sağlayanların başında da yiyecek ve içecek gelir. Bu yüzden yıl boyunca beslenme rejimine ihtiyaç vardır. Bu denge her mevsimde değişiklik göstermektedir. İlkbaharda ve sonbaharda kan yapacak, yazın safrayı, kışın solunum yollarını ve yine sonbaharda sevdayı azaltacak besinler tercih edilmelidir.

İşte Osmanlı ve Türk mutfağının özelliğide bu dengeleri koruyacak yiyecek ve içeceklerle hem lezzetli hem de sağlıklı yemekler sunmasıdır. Toplumları teşkil eden çeşitli sosyal tabakalar vardır. Bunların başında ise “kentli” ve “taşralı” ikilisi yer alır. Türkiye topraklarında yaşanan coğrafi ve etnik çeşitlilik yemek kültüründe de damak tadında da zenginleştirmeyi beraberinde getirmiştir.

İnancı, kavmi özelliklerin yemek kültürüne katkısının yanısıra, Türk mutfağındaki sunuş biçimleri, kullanılan etnografik malzemeler, ritüeller Türk mutfağını şekillendiren, çeşitlendiren öğelerdir. Osmanlı ve Türk mutfağı, dünyanın bu bakımdan sayılı mutfakları arasında yer alır. Bu muhteşem ve sağlıklı yemek mozaiğini sizlere sunmanın mutluluğunu yaşıyoruz.”