Meyhaneler
Posted in

Kalamata Meyhanesi

Eskiden İstanbul’un meyhaneleri mutfaklarının temizliği ve aşçılarının da özellikle balık ve et yemeklerindeki hünerleri ile meşhurdu. Külbastı ve etli yaz türlüsünü (güveç) konak aşçıları yapamazdı. Kalamata Meyhanesi mevsiminde olan her türlü mezeyi sizin için hazırladı. Mutfağında asla donmuş, konserve ve hormonlu hiçbir malzemeyi kullanmıyor.

Edremit’ten madalyalı zeytinyağı, Ezine’den dinlendirilmiş beyaz peynir, ustaların elinden çıkmış lakerda ve özenle seçilerek kurutulmuş uskumru çirozu, evde yapılmış turşular, günlük boğaz balıklarını sizlerin özlenen beklentilerinize sunuyor.

Temizliğine çok dikkat edilirdi. Meyhanelerin yerleri dikkatle süpürülür, sofralar gıcır gıcır silinirdi. Sofralarda akşamcılara hizmet eden uşaklar ve çubuktar çocuklar tertemiz giyinirlerdi. Sofralara toprak şamdanlar koyulur, mumları dikilip hazırlanır, etrafına da meze tabakları dizilirdi. Bir de kütükten oyma tuzluk bulunurdu her sofrada bereket simgesi olarak. Sandalyeler genellikle kısa, ahşap ayaklı olup, oturma yeri hasırdandı.

Kalamata Meyhanesi çalışanları ise sizlerin konforunu düşünerek günümüz imkanlarının en güzelini buldular ve beğeninize sunuyorlar.

Eskiden meyhanelerin tezgah başı müşterileri ve masa müşterileri ayrılırdı. Tezgaha ve masalara önceden mezeler dizilirdi. Mezelerin bazıları fasulye piyazı turşu, rakı ve şarap önce kabaktan, sonraları ise metalden veya camdan yapılmış “karnından işeyen” ibriklerle sunulurdu. ve içki kadehleri yerleştirilmiş olurdu. Meyhanecinin masaya buyur etmesi ile ısınan fakat ancak masadaki mumu yaktıktan sonra başlayan bu demlenme saatler sürerdi. Ramazanda meyhaneler kapatılırdı. Bayram arifesinde meyhaneciler gedikli müşterilerinin evlerine midye veya uskumru dolma gönderirlerdi. Buna “unutma bizi dolması” denilirdi.