Minik bir dükkan olarak İstanbul’un gözde alışveriş mekanlarından, meşhur restaurantları, kafeleri, butik otelleri ve renkli dükkanlarıyla tanınan Nişantaşı’nın işlek sokaklarından birinde başlayan bir serüven. İşte Bunk’un hikayesi…
Fikir şöyle doğmuştu:
İki arkadaş, Filiz ve Maggie, 15 yıllık bir dostluk…
Ortak bir rüya: günün birinde kendimize ait gurme bir mekan ya da küçük bir kafe işletmek.
İkisi de lezzetli yemeğe, hem geleneksel hem modern tadlara, nefis kahveye, güzel çaya tutkulu; kaliteli hizmete, sıradışı tasarımlara, şirin şeylere hevesli; dağınık mutfaklarda kalabalık arkadaş gruplarına yemek yapıp onları evlerinde ağırlamayı çok seviyor.
Profesyonel olarak apayrı geçmişlere sahipler. Deneyimin çok önemli olduğunu bilseler de, bilinmezliklerle dolu yepyeni bir işe başlamanın verdiği heyecan da göz ardı edilemez. Bu, insanı canlandıran, gençleştiren ve kendini yeniden keşfetmesini sağlayan bir fırsat.
Neden Hong Kong – İstanbul? BUNK konseptinin ve bu ortakliğin ‘filiz’lendiği yer Filiz’in oğlu ile beraber geçen yaz ziyaret ettiği Maggie’nin 8 yıldır evi olan Hong Kong’dur. İstanbul da bu projenin ilk adımlarının attıldığı yerdir. Şans eserin, Maggie iznini İstanbul’da geçirirken, bahçeli bir dükkan keşfettiler ve onu kiraladılar. Bu bir donum noktasıydı ve girişimleri için tüm güçleri ile çalışmaktan başka şansları yoktu artık. 4 ay süren zorlu bir dekorasyon inşaasının ardından, Noel’den hemen önce Bunk artık hazırdı!
